ARGE Projelerinin Temel Kaynakları

ArGe Destekleri

Tüm dünyada 2000li yılların başından itibaren yaygınlaşan ekonomik kriz ve durgunluğa çare olarak ön plana çıkan ulusal ve uluslar arası ArGe projele hibe destekleri ülkemizde de TÜBİTAK, KOSGB ve tüm bakanlıklar tarafından başarı ile uygulanmaktadır. Bu destekler ve desteklerin temel faydalarını daha önceki yazımızda paylaşmıştık. Bu uygulamaların sonucunda ülkemizin iş ve ekonomik yaşamında gözle görülür değişikliklere vesile olmaktadır. Bu değişiklerin belirlenmesi ve izlenmesi ile ulusal ve kurumsal çapta stratejilere girdi oluşturulması orta ve uzun vadede tüm paydaşlar açısından önemlidir.

TÜBİTAK tarafından özel sektöre hibe şeklinde sağlanan TEYDEB destekleri 1995 ile 2013 yılları arasında 3 milyar TL civarında (2011 yılında ABD 150 milyar USD, TÜBİTAK 300 milyon TL) gerçekleşmiştir. Bu destekler ile doğrudan ulaşılan kazanımlar olarak ulusal ekonominin yeni ürünler kazanması, özel sektörün ürün geliştirme potansiyelinin artması, istihdamın artırılması sayılabilir. Dolaylı olarak ise özel sektör çalışanlarının nitelik yönünden gelişmesi, toplumsal özgüvenin artması ve ihracat potansiyelinin geliştirilmesi sayılabilir.

Bir Bütün Olarak Toplumsal Sermaye

Tüm ArGe çalışmalarının temel kaynağı insandır. İnsan kaynağını sağlayan ise içinde bulunulan toplumdur. Toplumsal sermaye ile ArGe süreçlerinin ilişkisi oldukça girift ve çok yönlüdür. Toplumsal sermaye, bir işletmenin yapmayı planladığı ArGe çalışmasının temel girdisi, çalışmanın belirleyicisi ve sonunda ise çıktının kullanıcısıdır. ArGe çalışmaları nihayetinde kaynak olarak kullandığı toplumsal sermayeyi geliştirmekte ve dönüştürmektedir de.

Bu ifadeleri örnek bir proje ile anlatmaya çalışırsak, yeni bir buzdolabı geliştirmek istediğinizi varsayalım. Öncelikle bu buzdolabının sahip olacağı özellikleri belirleyecek olan bu toplumun üyeleri olan mühendis ya da yönetici kadronuz olacaktır. Onların bu toplumdan getirdikleri deneyim, görgü ve eğitimleri doğrultusunda ürün şekillenecektir. Ürünün geliştirilmesi esnasında kullanacağınız ekip ise hem birikimleri doğrultusunda ürünü geliştirecek, hem de bu sırada gelişecek, yeni kazanımlar elde edeceklerdir. En sonunda ortaya çıkacak ArGe prototipi ya da ürünü ise içinden çıktığı topluma sunulacak, toplum tarafından kabul görürse kullanılacaktır.

Tarihte, toplumsal sermayenin kabul edeceğinden çok daha ileri sayılabilecek çok sayıda çalışma ve ürün bulunmaktadır. Bu ürünler bugün bile hayranlıkla karşılayacağımız özelliklere sahip olmasına rağmen toplum tarafından kabul edilemediği için hayat bulamamışlardır. Bu yönü ile ArGe ile pazarlamanın birbirine bağlantılanmasının ne kadar önemli olduğu görülmektedir. Bu konuyu yine bu düzlemde bir başka yazımının konusu yapacağız.

Tarihte Toplumsal Sermaye

Tarihte uzak mesafelere enerji aktarımı, uzaktan kumanda gibi birçok buluş tozlu sayfalar içine gömülmüştür. Bu yönde çok sayıda örneğe ulaşmak mümkün olmakla birlikte, toplumsal sermayenin yenilik karşısındaki refleksine en önemli örnek buharlı makineyi icat eden James Watt’ın başına gelendir. James Watt, buharlı makinesini sessiz çalışır hale getirmiş, ancak çır çır fabrikasının sahibinin zaten makinenin varlığını kabul edememiş olmasının yanı sıra bir de sessiz makine ile karşılaşmasına dayanamaması sonucu makine eski haline getirilmek zorunda kalmıştır. Bugün Watt’ın yaptığı iyileştirme bilinmemektedir. Ancak toplumsal sermayenin teknolojik ilerlemeyi kabulü, görüldüğü gibi ancak belli ve sınırlı artımlar şeklinde olabilmektedir.

ArGe projeleri ve kazanımlarının toplumsal sermaye tarafından sınırlandırılması sadece çıktı seviyesinde görülmemektedir. Toplumsal sermaye aynı zamanda insan sermayesini oluşturmakta, şekillendirmekte ve geliştirmektedir.

İnsan Sermayesi

Ülkemizde artan hibe desteklerin yanı sıra, projelerde çalıştırılacak nitelikli personel yani toplumsal sermayeye ulaşım giderek güçleşmektedir. Destekler nitelikli istihdamı geliştirmekte ancak toplumsal sermaye aynı hızda insan kaynağını geliştirememektedir. Toplumun, elde ettiği başarımlardan etkilenmesi, gelirinin ve refahının yaygınlaşması ve yaygınlaşan yerlerden nitelikli iş gücünün ortaya çıkması zaman almaktadır. Toplumun bu döngüsünün süresinin hesabı akademik bir çalışma neticesinde belirlenecek bir olgu olmakla birlikte bu yazı kapsamında ortalama olarak bir bireyin eğitim sürecini yani yaklaşık 10 yılı temel alabiliriz.

Ülkemizde insan kaynağı alanında anılan sebeplerle ciddi açmazlar ve darboğazlar yaşanmaktadır.

ArGe çalışmalarının küçük sistemlerden (örneğin bir iki alt sisteme sahip bir buzdolabı), entegre büyük sistemlere (örneğin bir otomobil) doğru gelişmesi, toplumun sistem kavrayışına sahip, derinlemesine alan uzmanlığına sahip insan kaynağını bulmasına, bu insan kaynağını besleyecek finansal sermayenin oluşmasına ve sonunda ise bu çalışmayı (ya da çıktıyı) kabul edecek bir toplumsal birikime sahip olmasına bağlıdır. Zaman içinde bu döngünün hızlanması görüldüğü gibi mümkündür. Ancak bu çarkın dönmeye başlaması, toplumun özgüven kazanması ilk başlarda oldukça yavaş seyreden bir süreç olarak düşünülmelidir.

Finansal Sermaye

Bir toplumun alan uzmanı yetiştirmesi ve onun idamesi ancak bireylere verilecek sosyal imkanların gelişmesi ve bu bireyleri istihdam edecek işletme yapılarının oluşması ile mümkündür. Alan uzmanı insan kaynağı ancak sistem seviyesinde çalışan, finansal olgunluğa ulaşmış, ArGe çalışmaları yürüten, tamamlayıcı disiplinlerde de istihdam yapabilen kurumsal yapılarca mümkündür.

Ülkemizde mevcut işletmeleri yapıları açısından incelendiğimizde bu tarz altyapı sunmaktan olmaktan çok uzak olduklarını görmekteyiz. İşletmelerimizde hakim yanlışların en önemlilerini bir önceki yazımızda paylaşmış idik.

Bilginin insana özgü bir birikim olduğundan hareketle, işletmelerde bilginin var olması ve korunabilmesi, bireylere personel yerine insan olarak yaklaşılması ile mümkündür. Dünyanın sanayi devriminin ardından vardığı bu bilinç seviyesi, ülkemizde yavaş yavaş kazanılmakta olan bir olgudur.

Zaman Boyutu (Vakit Sermayesi)

ArGe çalışmaları gelişmiş ülkelerde büyük oranda ve gelişmekte olan ülkelerde kısmen işletmenin öz kaynakları ile desteklenmektedir. Bunun sonucu olarak işletmeler, ArGe çalışmaları ile pazarda mevcut bir ihtiyacı hedefleyerek, proje bitiminde hızlıca getiri elde edebilecekleri fırsatları bekler hale gelmektedir. Örneğin bir büyük devlet alımı öncesinde yapılacak bir ArGe çalışması ile hem ihtiyaç tam karşılanarak toplam verim artırılmış, hem de getiri elde edilmiş olacaktır. Ancak bu yaklaşım, ArGe üzerindeki zaman baskısını artırmaktadır. Bugün uluslar arası firmalar örneğin savunma sektörü gibi hacimli sistem alımlarının olduğu alanlarda yeni ürün ortaya çıkarmak yerine devletlerin alımlarının şekillenmesini beklemekte, alım fırsatı doğduğunda ArGe yatırımına girerek piyasadaki ihtiyacı hedeflemektedirler. Bu sefer de en hızlı ArGe yapanın hayatını sürdürebildiği bir ortam yaratılmakta olup, ArGe çalışmalarının zaman boyutu diğer parametrelerinin yanı sıra ön plana çıkmaktadır.

Literatürde pazara çıkış süresi diye de bilinen bu husus, ülkemiz şartlarında, hibe destek oranlarının yüksek olmasından dolayı henüz işletmeleri rahatsız etmemekle birlikte, rekabet şartları geliştikçe önem kazanacaktır. bu şartlarda rekabet, bu yazıda sıralanan sermaye şekilleri açısından en iyileştirmeyi sağlayabilmiş işletmeler lehinde olacağı aşikardır.

Nisan 2013, Eskişehir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir